ANKARA (İGFA) –Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Külliyesi’nde gerçekleşen programdaki konuşmasında, ülkelerin kalıcı ve sürdürülebilir sermayesinin beşeri sermayesi olduğunu vurguladı.
Türkiye’de ise 2000’li yıllarda eğitimin içler acısı bir durumda olduğuna işaret eden Bakan Özer, 2000’li yıllarda 300 bin dersliği olan bir eğitim sistemimiz varken bugün 857 bin dersliği olan bir eğitim sistemine kavuştuklarını söyledi. 2000’li yıllarda Türkiye’de 74 civarında üniversitenin bulunduğuna değinen Bakan Özer, “Bugün 209 üniversitenin olduğu bir yükseköğretim sistemine sahip olduk. On dokuz yirmi yıl bir ülkenin tarihinde çok uzun yıllar değildir lakin kısa müddet içinde çıktılara baktığımız vakit ülkenin beşeri sermayesinin toparlandığı bir periyoda karşılık gelmektedir zira beş yaştaki okullaşma oranları yüzde 11 iken bugün yüzde 97’ye ulaştı. Ortaöğretimdeki net okullaşma oranları yüzde 44 iken bugün yüzde 95’e ulaştı. Yükseköğretimdeki net okullaşma oranları yüzde 14’lerden yüzde 48’e geldi. Yani eğitimin tüm kademelerinde bu ülkenin evlatlarının rahat bir formda eğitimle buluşması ve fiyatsız bir biçimde eğitimde fırsat eşitliğini merkezine alacak biçimde buluşması sağlandı” diye konuştu.
Bakan Özer, geçmişte uygulanan başörtüsü yasağının yanı sıra katsayı uygulaması üzere antidemokratik uygulamaların da yaşandığını belirterek bu yaşananlar sonucunda bilhassa yükseköğretime ulaşmanın önüne mani konulmuş olduğunu lisana getirdi.
Son yirmi yıldaki eğitim dönüşümünün öne çıkan iki kazanımı olduğunu söyleyen Bakan Özer, birinci kazanımın mazlumların, garip gurebanın, sosyoekonomik düzeyi kâfi olmayan dezavantajlı kümelerin rahat bir formda eğitime erişebilmesi olduğunu vurguladı.
Bakan Özer; Sıhhat Bilimleri Üniversitesi rektörü Cevdet Erdöl ile mesleksel eğitimdeki bu kalkınma atılımını gerçekleştirirken bilhassa biyomedikal, biyoteknoloji alanında ortak hareket etme konusunu konuştuklarını anlatarak kelamlarını şöyle sürdürdü:
“AR-GE merkezleri kuralım ve her türlü finansal takviyesi de biz sağlayalım diye lakin bu, nihayetlenmedi. İnşallah, bu akademik yılı açılışı vesilesiyle buradan deklare etmiş olalım. Tüm akademisyenler de tüm idari işçi de bu vesileyle haberdar olsun. Türkiye’nin ilk biyomedikal alanındaki AR-GE merkezini Sağlık Bilimleri Üniversitemizle birlikte kuracağız. Altyapı çalışmaları için 10 milyon TL’lik bütçeyi Ulusal Eğitim Bakanlığı olarak biz vereceğiz. İstediğimiz şey, öğrencilerimizle birlikte AR-GE, inovatif çalışmalar yapmak, patent, yararlı model, marka, tasarım ki bu bir ülkenin kalkınması için en kritik alanlarından biri… Bu kapasiteyi güçlendirmek, bilhassa biyomedikal alandaki dış bağımlılığı, aygıtlardaki dış bağımlılığı engellemek ve yerli üretimle ülkemizi güçlendirmekle ilgili tüm bilgi birikimlerini paylaşabilmek… Biz her türlü bütçeyi bu AR-GE merkezi için sağlayacağız.”
